20 Şubat 2011 Pazar

MAVİ KAYAK TULUMU


Kısa kısa notlar alacağım Mavi Ajanda’ya içinde mavi olan bir hikayeyle başlamak istedim. Aklımda kalan ve her hatırlayışımda ağızlar dolusu güldüğüm bu olay 1986 yıllarında geçiyor ve o sıralar altı yaşındayım. Ünye’de her şeyden sayılı var. Saysan on tane bakkal var belki. Yıllar sonra mahalle bakkalı açıldığında çok heyecanlandığımı hatırlıyorum. Bunun yanında giyim kuşam  satan dükkanlar da  sınırlı sayıda. O dönemlerde   farklı  şeyleri kasabaya gelen Almancılardan  öğrendiğimizi net hatırlıyorum. Çok havalı hediyeler ve bolca çikolata getirirlerdi. Almancı çocukları da mahalledeki gruplara kırık Türkçeleriyle zor intibak eder, yakın arkadaşlarına paket paket olmasa da iki parça çikolata verirlerdi.  Bu çikolatalar ve sakızlar sayesinde oyunlara ‘çorba’ kadrosundan eklenirlerdi. İşte bu Almancı gruptan bir aile de yazları,  pırıl pırıl bize göre son moda ve oldukça fiyakalı arabalarına doluşup Ünye’ye gelir  ve oralardan  getirdikleri ıvır zıvırı  büyükçe sayılabilecek bir dükkanda  satarlardı. Ünye’deki herkes de klasik sahil gezmesini yaparken bu eşyalara mutlaka göz atardı.  Bu rengarenk ama çoğunlukla biraz eskimiş eşyaları  gözlerı dönmüs bir sekilde satın alırlardı. Mesela eski çadırlar, bir yerinden yırtık ama olsun çadırı nerde bulacak da alacak?  Nereden ısmarlasa gelmesi iki aydan önce değil. Fotoğraf makinaları; belki  uyduruk ama ucuz . İşte bu çıfıt çarşısından da bana bir kayak kıyafeti düşmüştü. Tabii o zamanlar bunun bir kayak kıyafeti olduğunu bilmiyordum. Teyzem bir gün elinde bu mavili beyazlı çocuk tulumuyla  geldi ve ‘Gül giysin bunu, içi kaz tüylü  ‘dedi. Görür görmez nefret ettim tulumdan. Sonra çok mecbur kalınca, çeşitli ikna turlarından sonra üstüme geçirdim. Fışır fışır bir şey, nasıl erkeksi… Giymek istememekte haklıyım yani. Yaşıtlarım kırmızı külotlu çorapları çekmişler bacaklarına,  ben de mavi ve hışırtılı bir kıyafet. Bir de üstüne annem külotlu çorap giydiriyor. Kaz tüyü diyorlar, anlıyorum da ne bileyim bu kadar sıcak tuttuğunu. Biraz koşsam bacaklarım terlemiyor belki ama ates atıyorum. Aynı şekilde fışır fışır...Sonradan sonradan nasıl oldu bilmiyorum ama alışıyorum mavi tulumuma. Hem giymesi kolay, hem de çok pratik. Bir zaman  annem birine verince kahrımdan öldüğümü hatırlamıyorum ama yıllar sonra tekrar hatırladığıma göre sevmişim o kıyafetimi. Bu arada o kıyafetin kayakçı çocuk kıyafeti olduğunu da şimdi anlıyorum. Hatta az evvel anneme de onaylattım. Şimdi şunu düşününce çok gülüyorum. Açık turuncunun en afilli tonundaki kızıl saçlı bir çocuk üstünde mavi kayakçı tulumuyla hışır hışır annesiyle gezmeye gidiyor, sokakta oynuyor. Bazen tembellikten uyuyakalıyor ve terliyor. Oysa ki yaşıtı bir çocuk bir zaman onu giymiş ve dağlarda bir o yana bir bu yana, anasının peşi sıra kaymış. İşte bu karşıtlığı aynı kare içinde görüyorum ve içim sevince boğuluyor.