13 Kasım 2011 Pazar

KUYU YA DA BENİM RÜYALARIM

Uzun boylu adam gülümseyen upuzun  yüzü ve küçük  yeşil renkli gözleriyle küçük not  pusulasını ağacın kovuğuna koymuştu. Birkaç dakika sonra çocuk yarı çıplak bedeniyle gelip notu endişe ve heyecan karışımı bir duyguyla alacak, sonra da basit gibi görünse de kendisine ağır gelen bu işi becebilmenin sevinciyle elmasını keyifle yiyecek, aynı anda pek de fazla konsantre olamadan notu okuyacaktı. Elması bittikten sonra tekrar tekrar mektubu okuyacağını bilerek ama ısırıklarını ağırdan alarak elbette. Notlarda çıkan ipuçlarıyla kendi ülkesine her geçen gün daha da çok yaklaşıyordu. Bir gün tüm bu notlar onun memleketine çıkan kestirme bir yol olacaktı. Ama rüyayı gören bendim. Yanılıyordu. Özünü, seveceğini umduklarını bulabilmek için bu küçük notları biriktirmek yerine hemen şimdi yola çıkması gerekiyordu. Zaman zaman ülke hayallerini unutup, keyiflice bir sonraki gün gelecek olan ipucunu bekliyor ve hayallere dalıyordu. Uzun yüzlüyle oturup konuşmak imkansızdı. Neden imkansızdı? Uzun yüzlü konuşamıyor muydu? Gayet güzel konuşuyordu. Bana kalırsa, çocuğun memleketiyle derdi yoktu. Tek meselesi her gün ağaç kavuğundan o notu almak, sonra onu okuyup diğer notların yanına koymaktı.

O akşamüstü çıplak üstü ve bembeyaz teniyle, bir manada bunları çıkarken yanına almış gibi bir tavır içindeydi, notunu kovuktan almaya geldi.Mektup orada değildi. İlk önce ağacın yanına oturup bekledi. Beklerse olur gibi. Sonra o bulamama anını hiç yaşamamış gibi tekrar baktı. Yoktu. Birden şöyle dedi kendi kendine ''En büyük sır o mektuptaydı''. Hayır değildi. En büyük sır zaten yoktu. Şimdiye kadar gelenlerden rotasını çoktan bulmalıydı. Bazıları böyle yapıyordu. Kendini büyük sır düşüncesine teslim edip iyice sahiplendikten sonra daha da sinirlenip kıpkırmızı oldu. Baykuşa bir taş attı. Çıldırmış gibiydi. İlk gayya kuyusuna düşüverdi.

O sırada kafasını çalıların içinden uzatan uzun yüz ve karısı Rebecca şaşkınca değil ama ne olup bittiğini anlamaya çalışan bir ifadeyle onu izliyorlardı. Rebecca daha umursamaz ama uzun yüz bu kez sanki konuşacak gibi tebessüm ediyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder