27 Eylül 2013 Cuma

Koca yaz/ Birinci bölüm

Yolda izde ağız dolusu fikirle geziyorum. Ders anlatırken sınıfta bir an kafama bir düşünce takılıyor ve kafamın içinde onu giriş gelişme sonuç bölümü halinde yazmaya başlıyorum. Hayali yazma işlemi gerçekleştikçe de içimden ‘Vay, ben bunu nasıl  yazdım ki’’ diyorum. Lakin önüme sayfa açıp da işi gerçek eyleme döktüğümde bu kadar başarılı olamıyorum. Belki de o nedenle yazamıyorum. Bilemiyorum. Bilemiyorum demişken , sanırım bu kelimeyi en çok 18-20 yaş arası kullanıyordum. Her zaman kendime hayret edip , bu kadar çok şeyi bilmeyip de nasıl yaşıyorum diyordum. O sebeple ‘bilmiyorum’ kelimesine ayrı bir antipati duyuyorum.

Koca yaz geçti gitti. Deniz, Ediz geldi İngiltere’den. Sultanahmet’te gezdik. Ediz’in gözünden İstanbul’u anlamaya çalıştık. O şaşırdıkça biz güldük güldük. Sonra da içimize bir utanç geldi yerleşti. Gerçi ağlanacak halimize gülmesek ne olucaktı? Zaten ağlaması burnunda gezen nane molla tiplerdik. Buna da gülelim istedik. Ediz, Türkiye’de dilenen, dans edip para toplayan çocuklar gördü, kendince izah edecekti ama o engin İngilizce leksikolojisi bile buna yetmedi. Ne yapsın? Beş yaşında tertemiz İngiltere’den geliyor. Etrafta dilenen çocuk hiç görmemiş. O şaşırdıkça biz Deniz’le birbirimize baktık. Sonra, İstanbul’da kaldırım kullanmıyoruz tabii. Kaldırımlar arabalar için. Bu arada şu satırları  valla ironi olsun diye yazmıyorum. Öylesine kabul ettim kaldırımların arabalar için olduğunu. Yani ‘kabul etmezsen, yaşayamazsın’ tarzı bir iç güdüyle. Tamamen insani ve yaşamaya yönelik hislerle. Yoksa yeminliyim buralarda ucuz ironi yapmamaya. Neyse, Ediz’i takip ediyoruz bi taraftan. Yürüyor ama düşünceli. Bekliyoruz ama. Sonra bu dayanamadı dedi ki bize ‘Biz neden yoldan yürüyoruz?’. Ben anlamadım tabii ve hemen dedim ki ‘Nereden yürüyelim Ediz?’’ Bu yine sustu ve yürümeye devam etti. Deniz yanıma gelip dedi ki gülerek ‘Gül, İngiltere’de insanlar kaldırımda yürüyor ya Ediz ondan soruyor neden yolun ortasında yürüdüğümüzü’. Ben buna dayanamadım başladım gülmeye. Ardımdan da Deniz katıldı bana. Kendimizi tutmamız mümkün değil. Ediz bize baktı ve neden güldüğümüzü anlamaya çalıştı. Biz de tam nedenini bilmiyoruz ama bir şeyler çakıyoruz. Bizim gülmemiz sona ermeyince  bize sormaya başladı nedenini. Valla bilmiyorum demek geliyor içimden ama karşımdaki de buna tav olacak cinsten değil. Yine de o beş yaş haliyle çok üstümüze gelmedi. Annesi ve benim fotoğrafımızı çekmeyi teklif etti, tamam dedik. Fotoğrafımızı çekerken araba geliyor mu diye beş altı kez arkayı kontrol ederek elbette.

Bu yazı şimdilik yarım kaldı ama yine de buraya koyuyorum. Devamını yazıcam…