16 Mayıs 2015 Cumartesi

Haydar Hoca.

Geçen salı lise resim öğretmenimin ölüm haberini tabii ki facebook'tan aldım. Bir arkadaşım sayfasında paylaşmıştı. Ölüm haberini okuyunca  üzüldüm ama daha çok tebessüm ettim. Hayda Hoca cidden farklı bir hocaydı. Çok samimiydi. İçinden o anda ne gelirse... On dört yaşındaydık. O zaman anlattıklarını, bir nevi bizimle dertleştiğini 35 yaşımla ancak anlayabiliyorum. Çok genç yaşlarda Alman bir kadınla evlenmiş, boşanmış ve geriye şiddetle özlediği ama karısının görmesine müsaade etmediği Aycan kalmıştı. Şimdi bile çocuğun adını anımsamam çok tuhaf . Demek ki her derste artan bir özlemle uzun uzun oğlunu dinliyorduk. Mesela sınıfın en güzel kızıyla ilerde Aycan'ı tanıştırıp evlendirme hayalleri kuruyordu Haydar Hoca. Şaşırıyorduk besbelli; böylesine ne düşündüğünü hatta kurduğu hayali oracıkta söyleyen bir öğretmeni hiç görmemiştik. Sabah derslerini ağır içip uyanamadığından öğleden sonraya almışlardı. Şimdi öğretmen olarak bakıyorum da böyle bir durumu hiçbir müdür tasvip etmez. O etse veliler etmez.Toleranslı zamanları olmuş bu ülkenin. Giyimine çok özen gösterir beş lira vermeyeceğiniz gözlükleri '' Buna verdiğim parayı tahmnin edemezsin canım benim''  derdi. Hep canım benim derdi. Öğle arası bahçedeki öğrencileri içeri almadan önce yüksek sesle 'Tünaydınnn'' derdi. Karşılığında tüm okul yüksek sesle karşılık verirdi. Okulda hiçbir öğretmenin tünnaydınına böyle karşılık verilmezdi. Haydar Hoca'nın koltuklarıının kabardığını hissederdik, yan gözle diğer öğretmenlere ''gördünüz mü?'' der gibi bakışını da. Takdir görmeyi, güzel yemeyi,içmeyi, müziği,şiir okumayı da çok severdi. Güzel klarnet çalar,şiir yazar ve okurdu. Bir gün nerdeyse tüm Ünye'ye Siyaset Meydanı'na çıkacağım izleyin dedi. Gerçekten çıktı da. Program boyunca hiç konuşmayıp gecenin bir buçuğunda tüm stüdyo boşaldıktan sonra ''Aşık Haydari'' olarak anons edilerek... Bana hep ''Gül canım benim, sen çok semptatik bir kızsın. Yurt dışına gitsen seni hiç yadırgamazlar''derdi. Karakaşlı karagözlü yakışıklı bir adamdı. Yadırganmış mıydı acaba? Mutlaka bunları da anlattı ama anımsayamıyorum. Böylesine kendini ifade etmeyi seven bir insanın oralarda yaşaması çok kolay olmamıştır. Öldüğünü öğrendiğimde facebook'tan aradım, hesabını buldum. Yeniden evlenmiş, çocuğu olmuş ve anladığım kadarıyla Aycan'la da buluşamamış. 1994 yılı hatta onun öncesinden beri olan bir evlat özlemi... Hatta Şubat'ta Aycan ölücem hissediyorum gel artık da yazmış... Buralar tabii işin magazini ama üzüyor insanı.Velhasıl kelam, Haydar Hoca'nın okuldan ne zaman ayrıldığını bile tam olarak hatırlayamadım düşününce. Sadece en son lunapark işletmeciliği yapıp başını mafyayla belaya soktuğunu ama onları da bir şekilde yola getirdiği hayal meyal aklımda. Bir öğretmen olarak ölümümün öğrencilerimde de  gülümseme yaratmasını isterim, çok özel bir durum bence. Ne kadar iyi olursa olsun bir öğretmenin sevilmesi hatırlanması, özel olduğunun anlaşılması çok zor oluyor. Ben de o kadar hocamın içinden sadece bir insana bunu hissediyorum.Huzur içinde uyur inşallah.