30 Kasım 2021 Salı

Sevgi Soysal aşkına

Bir arkadaşımın önerisiyle Sevgi Soysal’ın ‘Yeni Şehirde bir Öğle Vakti’ni okudum. Yıllar evvel Tante Rosa’yı okumuştum, pek sevmemiştim;meğer yaşım yetmezmiş anlamaya.Yeni Şehir’de Öğle Vakti’ni okurken yazarın karakterleri anlatması, sammiyeti, kurguyla yaratılamayacak detayları ince ince işlemesi beni hemen hikayenin içine çekti. Sevgi Soysal’ın bu karakterleri avucunun içi gibi tanıdığını, hatta bu karakterlerden birinin de kendisi olduğunu düşünüyorum. Sonra başka bir yazarın Sevgi Soysal biyografisini buldum. Kana kana okumaya başladım. Sevgi Soysal’ın da benim gibi hikaye peşinde koşması, cesareti(bu bende yok) ve istemediği şeyleri bırakma cesareti içimi ısıttı. Çapkın bir kadın. Bırakmaya, sevmeye cesareti var.Şimdi de 12 Mart hakkındaki ‘Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu’ anı kitabını okumaya başladım. Yıllardır 12 Mart’ı daha dip bucak okumak ister ama öğrendiklerim beni çok üzer, sıkar bitiremezdim.Sevgi Soysal, bu kitapta kendi başından geçenleri, insanların hikayelerini,işkenceleri,insanlık onurunun nasıl yerle bir edildiğini yoğun samimi bir dille anlatıyor. Sevgi sosyal çıtı pıtı, yarı Alman, tatlı bir kadın.40 yaşında meme kanserinden ölmüş. Kızının bir söyleşisini dinledim, annesi öldüğünde henüz bir yaşındaymış. Sevgi Soysal, kanser tedavisi için Londra’ya gitmiş. Kızı diyor ki yürümeyi, sokaklarda gezmeyi çok severmiş annem. Londra’da da hastalığına ve bizden ayrı kalmasına rağmen yazdığı şeylerden ses kayıtlarından ne kadar mutlu olduğunu ve rahatlamış olduğunu anladık. Sevgi Soysal hikayeci avcılığı nedeniyle kendimi en yakın bulduğum kadın yazar. Aşklarını başka zaman yazarım.