3 Eylül 2011 Cumartesi

KÜÇÜK ŞEYLERİN TANRISI YA DA LİRİK BİR DİL

Bir kez yazarın adı insanı kendine çekiyor, bir tınısı, aroması var, ARUNDHATI ROY. Kendisi gerçek bir aktivist. Hindistan'ın devlet politikalarını ciddi bir biçimde eleştirip, tüm yürüyüşlere katılan bir kadın. Hatta yaptığı açıklamalar nedeniyle hapiste yatmak zorunda kalmış bir yazar.

Küçük şeylerin tanrısı'nı alalı epey oluyor ancak okuması bu seneye nasip oldu. İlk aldığım zaman bu kadar anlayıp, taşları yerine oturtabileceğimi sanmıyorum. Demek ki herşeyin bir zamanı var. Kitapta tüm kelimelerin rengi ve sesi var. Mesela Sarah Moll, tabutunda dönerken çıkardığı pıt pıt mavi sesleri duyabiliyorsunuz, ya da duymanızı çok arzularım.

Kitap varlıklı bir Hindu ailesinin kızı  olan Ammu'nun, yanlarında çalışan ve toplumun en alt kesiminden olan bir gençle yaşadığı yasak ilişkiyi anlatıyor. Kast sistemine ağır bir bombalama harekatı düzenlenmiş. Kitaptan sevdiğim birkaç cümleyi yazmak istiyorum.


-Kadına dokunurken onunla konuşamıyordu. Onu severken bırakıp gidemiyordu.Konuşurken dinleyemiyor, savaşırken kazanamıyordu.

-Onu seçmelerinin nedeni, kırılganlığına inanmaktan başka çarelerinin olmdığını bilmeleriydi. Küçük şeylerle yetinmelilerdi. Her ayrıldıklarında birbirlerinden yalnızca küçücük bir söz alıyorlardı.
                        ''Yarın?''
                         ''Yarın''

     Her şeyin bir günde değişebileceğini biliyorlardı. Haklı çıktılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder