17 Ocak 2015 Cumartesi

İstanbul dışında yaşarken, buraları ziyarete geldiğimde ilk uğradığım yerlerden biri alışveriş merkezleriydi. Gelmeden önce alacaklarımın plannını yapar ve aklımda olmayan bir dolu şey alırdım. Tek bavul geldiğim İstanbul'dan iki bavulla geri dönerdim. Küçük bir yerde yaşıyordum o sıralar ve alışveriş merkezleri gözüme çok güzel geliyordu. Enerjim, param ve zamanım vardı. İstanbul'a ilk geldiğim sıralar da yalan söylemiyeyim gitmeye devam ettim; ancak bi süre sonra hem param ve zamanım azaldı hem de uğultuyu tolere edemeyecek hale geldim. Bugün almak istediğim birkaç eşya yüzünden gidince ne kadar uzun zamandır uğramadığımı farkettim. Bir saatin sonunda gerçekten tüm gücüm tükenmişti. Ağlayan çocuklar, mağazadan mağazaya koşturan insanlar- bunlardan biri de bendim elbette- artık alışveriş merkezlerine olan ilgimin tükenmiş olmasına ve dolayısıyla daha az tüketiyor olmama sevindim.

Sonradan yazıya şöyle bir ekleme yapma ihtiyacı da hissettim. Çok alışveriş yapmaktan ve tüketmekten mutlu olmuyorum; ancak bazen istediğimhiç ve  ihtiyacım olmayan bir şeyi de almak beni mutlu ediyor. Yani bir şey almak istemek, üstümde çok yakışacağını düsünmek beni hayata bağlıyor.

1 yorum:

  1. haklısın, o uğultu insanı tüketmeye yetiyor. avm'lere ben de tahammül edemiyorum. ama dediğin gibi, ihtiyaç duymadığımız halde psikolojik doping olan şeyleri almak iyi geliyor bazen. o kadar olsun be yau!

    YanıtlaSil