Buraya yine en son beni etkileyen bir hikaye yazmışım... Beni etkileyen bir sürü hikayeden sadece biri. Tembel bir insan olmasam buralar yaşam dolar nefes alır. Kendi hayat hikayemi çok cesur ve ilginç bulmadığımdan olacak cebimde ilginç insan yaşam öyküleriyle dolanıyorum. Linda'yla tanışmam ikimizin de İstanbul'a ikinci defa şans vermesi sayesinde oldu. Linda Avustralyalıydı, daha önceden İstanbul'da yaşamıştı ama işte sonradan birşey olmuştu, buralar ona batmıştı, sıkılmıştı memleketine geri dönmüştü. Onun anlatmasına göre. Ben de üniversitede hayattan korkmanın hata yapmaktan için için kaçmanın son aşamasına gelmiş memleketime geri dönmüştüm. Kendimi neden böylesine tüketmiştim daha 22 yaşında hala tam olarak kavrayamıyorum ama konu ben değiilim. Kendi narsist hikayemi de bir ara döner anlatırım. İşte bir şekilde ikimmiz de İstanbuk'a yeni bir şans vermeye kaar vermiştik farklı yerlerde ve büyük ihtimalle benzer zamanlarda. Linda, Avustralya'da hasita annesine bakmış ve son günlerinde onu hep olmak ve gömülmek istediği yere götürmüştü; İngiltere'ye. Bu arada benim büyük ihtimal duygusal yoğunluğunu anladığım ama yaşanma şeklini hiç kavrayamadığım büyük bir aşk yaşamıştı Kore'de; çok severek ama kendinden bir şeyler vermenin de artık zor olduğunu bilerek ve buna zarar vermekten çokça korkarak.. Bu onun ifadesiydi ve yogerçekten herşeyi çok güzel ifade ederdi. Çok ironi yapardı, dalga geçerdi ve inanılmaz güçlü ve güzeldi. Annesini gömdükten sonra Linda apar topar İstanbul'a geri gelmişti. İstanbu'un onu iyileştireceğini düşünüyordu. Hala bazı arkadaşları burda yaşıyordu. Tabii şunu belirtmek gerek; Linda laf olsun torba dolsun diye kimseyle muhabbete girmezdi. Sevdikleriyle konuşur ama özüne kadar yapardı bu işi de. Sevmediğine de sanırım selamını bile vermek istemezdi. Linda, Selma'nın bir odasını tutunca bizim yollarımız kesişti. O esnada ben de çok yazı yazıyordum;çocuklar için öyküler. Linda ise üniversitede antropoloji eğitmi almıştı ve Türklerin geç diyebileceği bir yaşta yaatıcı yazarlık okumuş, yüksek lisansını bitirmiş ve doktoraya başlamıştı. Selma ikimizin bu ortak noktasını bulunca bizi tanıştırdı. Linda iki kez evlenmişti. İki kocasını da o kadar çok sevmemişti dediğine göre. Sonra iki çocuğu olmuş ve kızıyla tam olarak iyi ilişkiler kuramamıştı. Kızı Linda'yla konuşmuyor ve yardımını istemiyordu; oysa çok ihtiyacı vardı. Linda bir şekilde kızıyla sırf torunlarının iyiliği için buluşmuş ve bir ayını da bu yavrucakları adam etmeye ayırmıştı. Yapamadı tabii.... Sonra kızı evi de yanlışlıkla yaktı ve Linda burdan oturduğu yerden hem artık ne yapayım bu kız da babasına benzerdi diyor hem de biraz para takviyesi yapayım da nasıl acaba'nın derdine düşüyordu. Oğluyla arası iyiydi. Şimdi facebook'Ta da oğlunun postlarına bakıyorum da sanki Linda konuşuyor; net ve istemediği şeyler dile getiren. postlar.
Geçen sene buralar artık Linda'ya batmaya başladı aynen bana da olduğu gibi. Yeni insan tanıma kapasitemizi ikimiz de doldurmuştuk; ama o gitmek istiyordu. En sonunda Endonezya'ya gitmeye karar verdi İngilizce öğretmek için. Burda da aynı işi yapıyordu. O sıralarda o kadar Gezdi ki ben Linda'yı TAKİP EDEMEZ HALE GELDİM. En son Avustralya'ya dönüp ordan Endonezya'ya gideceğini söyledi. İstanbul'da Baylan'da son defa buluşmamızda - bu arada birbirimize bunun asla son buluşma olmadığını gitmeden mutlaka bir kez daha buluşacağımızı söyleyip duruyorduk- Linda bana çok güzel zaman zaman da çok üzücü hikayeler anlattı. Annesini ve ne yazık ki çok zalim bulduğu babasını, annesinin son günlerini, teyzesini... Baylan'dan sonra gittiğimiz küçük kahveci de bir yandan ikimiz de gözyaşı döküyor bir yandan konuşuyorduk. Aslında bu aynen böyle olduğu için hiç abartmadan anlatıyorum. Yoksa ajitasyon Linda'nın da en nefret ettiği şeydi; ama o gün olan buydu. Linda yıllarca kendisini salak sandığı için- babası onu böyle büyütmüş ve sonra terkedip gitmişti- kimseyle tek bir kelime konuşamamış üniversiteyi kazandığı zaman da aslında o kadar salak olmadığını anlamış, şaşırmış v içindeki gücüne bizim sevdiğimiz Linda haline kavuşmuştu. Linda Endonezya'ya gittikten sonra en yakın arkadaşım hastalanmıştı ve Linda'ya uzun bir mail atmış onu sıcacık ama içime çok iyi gelen, tavsiyelerle dolu, kuyruğu dik tutmamı söyleyen mesajını almıştım. Sonra birkaç kere daha mesajlaştık, facebook'ta takip ettik derken...
Ortak arkadaşımız Deniz ağlayarak beni aradı bir afta önce. Gül, Linda ölmüş diyorlar bir baksana dedi. Maalesef doğruydu. Beyninde bir anda anevrizma oluşmuş, oğlunu aramıştı. Akabinde aynı gün bilincini kaybetmiş ve bir daha ayılamamıştı. Linda 57 yaşıındaydı ve çok güzeldi... yaşam doluydu. Belki çok klişe küçük şeylerden zevk almayı öğrenmişti. Her gün altıda kalkar tezini yazar,okur ve çok güzel örgü örerdi. Çok iyi dinler akıl verir ve mutlaka sıkı sıkı sarılırdı. Benim aklımda hep şu sahne var; Linda'ya Moda parkında buluşurduk kimi zaman. Benim hep başarısız gönül meselelerim olurdu ve yazamadığımdan şikayet ederdim. Linda'da beni dinler ve küçük küçük yani kibarca fırça çekerdi. Ben de tabii ki bu fırçaların üstü kapalı pşduğu için nice zaman sonra farkederdim :) En son ayrılacağımız zaman yine sarılırdık. Birbirimize diğer kadın arkadaşlarımla olduğu gibi iyi gelirdik. Linda'nın ölüm haberini aldığımda keşke gitmeseydi dedim; ama çok anlamsızdı.
Şimdi yazıyı bağlamak için son söz bulamıyorum ve ne kadar yazsam o kadar anlatamamışım gibi geliyor.Sadece çok huzurlu olmasını diliyor ve bunun için dua ediyorum.
hayatına girdiği için ne şanslısın, güzel yazmışsın arkasından, eminim okusa çok mutlu olurdu.. ruhu huzur bulsun.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Ceren. Yazarken imlasına falan bakmadan içimden çıksın gitsin istedim. Bu yazı da beim Linda'nın bu dünyaya kattığı rengi kutlama yazım oldu.
YanıtlaSilhocam sende ne hikayeler var yahu... başkalarını da yaz, bağımsız avrupa sineması izler gibiyim, ağlamaya yakın.
YanıtlaSilSenin de bildiğin gibi Japon kedi denizde kum ben de hikaye...
YanıtlaSil