23 Haziran 2024 Pazar

 Okulun birmesine son bir hafta. Mide ağrım okul kelimesini duyunca daha çok artıyor gibi geliyor. Mide demeyelim de reflü diyelim. Bazı şeylere ve insanlara karşı içimde kesinlikle durduramadığım bir öfkem var. Artık özrü de kimseden esirgemiyorum. En çok da uğraşmak istemediğim insanlardan. Cidden o ruh halinin içinden çıkmak, laf anlatmamak, kendimi savunmak bile istemiyorum. Yeter ki kurtulayaım. Sonrasında da beni boş yere uğraştıran ,üzen bu insana saygı duymuyorum. Bir konuda zaten kırk kere düşünüyorum haklılığımı haksızlığımı.


Bu hafta öğrencim Ann geldi İstanbul’a . Sabahları kendi tarihi yerleri müzeleri gezdi. Ben de onun tek gidemeceği yerleri gezdirdim, Türkçe konuştuk. Güzel geçti. Kitap okudum, ve bugün nihayet uzun uzun uyudum. Geçen hafta bir Fransız öğrencim evlatlık olduğu çocuğundan bahsetti. Çok tatlı bir insan. Ketum da biri. Bana bunu anlatınca, özellikle havaalanındaki bir andan, zaten ortadüzey depresyon teşhisi almış biri olarak ağlamamak için kendimi zor tuttum. Ağlamadım, çok yumuşadı ortam , anlatması zor huzur dolu bir an oldu. Adama sıkıca sarılmak falan istedim. Tabii onun bu anı anlaması o kadar imkansız ki… Benim arabesk duygularımı anlamasına imkan yok. Olayın backgrounduna pek deyinemiyorum tabii. Onları bilmeyince de biraz tuhaf kaçabilir benim hislerim. Neyse, şu dersimiz bir an önce gelse de uzun uzun konuşsak diyordum ki ders ertelendi. Nedense hep böyle oluyor. Bir şeyi ne kadar istersem o anda, bu dünyanın en eğlenceli şeyi olmayadabilir, hop o gün bir ertelenme. Çok denedim bunu. Vardır hayatın bir bildiği herhalde.

Ne kadar çok insan tanıdım. Haarika hikayeleri olan insanlar. Anlattıklarını kadarını biliyorum elbette. Şu sıra instagramda diyor ya bir insana verilen en cömert hediye onu dikkatle dinlemektir. Buna katılıyorum. Kuzenim sen insanları o kadar dikkatle dinliyorsun ki insanlar susmadan konuşuyor diyor. Herkesi dinleyemiyorum gerçi. Okuldaki öğrencilerimi de dinlerim. Genel de enteresan şeyler anlatırlar. Özellikle 5. Sınıftaki öğrenciler, henüz anne babadan çok etkilenmemişlerse çok özgün anlatım biçimleriyle dikkatimi çekerler. Anlatmışımdır burada yıllar evvel belki Bir öğrencim sabahtan akşama kadar salıncakta sallanan, ve hayvanlarla çok iyi bir dostluğu olan dedesinden bahsetmişti. Adamın akıbetini o kadar merak ediyorum ki öğrencim de anlattığın da ağzım açık dinlemiştim. Dedesinin salıncaktan torunları için bile kalkmadığını ve köyden biraz uzaklaştığında tüm hayvanların nasıl da ağladığından bahsetmişti.


Bu aralar instagrama da dadandım. Herkes ne mutlu! Şaka bir yana bazı insanları mutlu görünce öyle mutlu hissediyorum ki dua bile ediyorum. Hep böyle gitsin diye. İmalı konuşan birkaç kişiyle artık pek de görüşmediğim için aşırı mutluyum. Feleğin çemberinden geçmiş bir insan hala saf olabilir mi? Retorik bir soru. Kafam çok karışık olduğu için yazmak istedim. 

3 Haziran 2024 Pazartesi

 Çok zor bir okul yılı oldu. Meslek hayatımın 22. Yılını Eylül’de tamamlıyorum. Bu sene çok ama çok yoruldum, moralim bozuldu . Artık gitmediğini hissediyorum bir şeylerin. Öğrenciler değişti, öğretmenler değişti, ortamlar liyakatsiz. Tecrübeye değer verilmiyor. Veliler her şeye karışıyor olmayan bilgileriyle. Artık daha fazla dayanamıyorum. Geçen bir öğrencinin sözlü notuna 70 verince , veli oturduğu yerden açmış ağzını yummuş gözünü. Üslubunuza dikkat eder misiniz deyince de ‘kişisel almayın, çocuğumun notu hakkında konuşmak benim en doğal hakkım’. Bu araada bir önceki cevabında da beni şikayet edeceğini söylüyordu. Sanıyorum bir yerlerde karşısındakini susturma yöntemi olarak ‘kişisel alma’yı görmüş. Olabiilir! Ağzımdan , kalvyemden çıkan her bir cümlenin duvarlara çarparak bana geri geldiğini ve ağzımın içine geri girdiğini hissediyorum. Genç meslektaşlar bambaşka… Sadece tecrübeli değil çalışkan da bir öğretmenimdir. 22. Yılımda hala ilk yıllarım gibi çalışabiliyorum; aancak sabrım kalmadı artık. Dönem bitsin , telefonumu kapatayım ve hiç konuşmayayım istiyorum. Bu sene okulda hakkımda da haksız bir soruşturma açılınca ve arkamdan bana nasıl oyun oynandığını da görünce deliye döndüm. Onun ardından sindirim bozuklukları başladı midemde, reflü başladı.Çok enteresan! Ben ki ne mücadeleciyimdir artık ağzımı bile açmak istemiyorum. Ağzımı da açınca o kadar sert oluyorum ki insanlar benden korkuyor gibi geliyor. Ama yazıcam artık benim bılogum benim köşem! O kadar vasat o kadar vasatlar ki elim kolum kanadım kırılıyor. Neyse henüz ölmedim. Ölmedim ama bu mesleği 58 yaşıma kadar yani 14 yaşıma kadar yapamayacağımı biliyorum.Allah yüzüme bakar inşallah!

11 Nisan 2024 Perşembe

Kimin sesi?

Bayram ziyareti için yanıma gelen teyzemler arkadaşlarını ziyarete gidince ben de kendimi ilk iş İstiklal'e attım. Türkiye'de görünmez olmak için en iyi şehir İstanbul. Doğup büyüdüğüm şehirde bayramın ikinci günü gelip bir kafede bir başıma kahve içsem milletin diline düşmek bir yana bir de yerel gazeteye çıkarırlar beni. Suratımı buğulamışlar😀 çok enteresan orada değilim ama bu baskıyı ben kendime koyuyorum kimi zaman. İçimden anam, teyzem, arkadaşımın annesi bazen de koca bir kasaba geçiyor. Ay memleketime kasaba dedirtmem ya. Küçük bir şehir. Bu kimin sesiydi acaba? 
İnstagrama bakmak istedikçe dönüp buraya yazmak istiyorum. Tahminimce çok okuyan uok burayı. Bu kimin sesi acaba? 
Ben de artık dikkat eksikliğimi nedir kimseleri çok uzun okuyamıyorum. Neyse benimki de onlardan biri. Bu benim sesim😘

10 Nisan 2024 Çarşamba

Instagram

 2 yıldır instagrama çok az giriyorum ve hiç gönderi paylaşmıyorum. Neden bıraktım? İnanılmaz bir bağımlılık oluştu. Oradaki kolay beğeninin iki anlamda da hastası oldum. Görünmez kurallarını okumaya başladım, kim kime niye beğeni yapmaz anladım. Derdim az gibi daha doğrusu gerçek meselelerime kafa yormak yerine bunları düşünmeye başladım. Hemen önemli bir not da düşeyim. Ben kendimden mesulüm. Diğerleri bunu nasıl yaşar bile bumem ama belli ki ben kendime gerçek hayatta oluşturduğum kurallar gibi orada da benzer sistemin içine girmişim. Bugün tekrar app yükleyip gireyim dedim. Her şey ne çok değişmiş... Alışması kolay.... Yaptığım gönderiyi ve appi hemen sildim ve blogumu açıp yazmaya başladım. Hayır dostlar zorla çıltığım bu instagram batağına geri dönemem. Buna yaşamak diyemem😀Böyle çok mutluyum. Beni likelarınızla sevmeyin. 

19 Şubat 2024 Pazartesi

 Dün bir karar verdim. Artık dışarıda yemek yemek istemiyorum. Hem çok pahalı hem de çok tatsız. Geçen mütevazı sayılacak bir. Mekana gittik. Arkadaş içinde yeşil kreması olan bir şey aldı. Neredeyse 250 tl idi fiyatı. İçinde ne var belli değil. Yeşil olan şey fıstıklı mı? Sanmıyorum. Tat yok, keyif yok… Ne yediğimi bilmiyorum. Tamam dedim. En fazla okul kantininden bir tost. Parama yazık, mideme yazık.


Gündemden uzak kalmaya da karar verdima ama onu pek beceremiyorum. Bana uzak kalmak imkansız gibi geliyor. Siyanür haberleri, ölen işçiler…Şimdi annem ve babam da burada. Ne kadar haberen uzak kalmak istesem de yılların geleneği mutlaka 7 haberlerini açıyorlar. Bu kadar yorucu bir sene geçirmemiştim. Öğretmenlik tüm vaktimi alıyor. Aktif çalışmadığım zamanda da kafam fazlasıyla dolu. Ne zaman instagrama dadanıyorum işte o zaman anlıyorum ki iyi değilim. Bir şeyleri unutmaya, bazı görevlerden düşüncelerden kaçmaya ihtiyacım var. Yoksa oranın sahte gündemi hiç de ilgimi çekmiyor. Bazen kısa kısa verilen terapi seansları gibi yazılar bile kendi içinde karikatürleşiyor gibime geliyor.

Son zamanlarda içimde çok baskın olan duygu korku. Adım atamamak, bir şeyleri atlamak, yanlış anlaşılmak, açığımın aranması bulunması, kendimi anlatmaya çalışıp anlatamamak. Bence kırkta artık dünyayı görmeye başlıyorsun. Seni ısırmak isteyenlere sen bi kenara çekil bakayım diyebiliyorsun. Bir şeyi de kökünden anlıyorsan ; bir fikir ,insan, yaşam, her ne ise onu ya alıp bağrına basıyorsun ya da tamamen atıyorsun.