Son zamanlarda daha az zarar görmek için daha çok sessiz kalmam gerekiyor gibi hissediyorum. Hakkımın yenildiğini hissettiğim anda öfkeli bir aslana dönüyorum. Gözüm hiçbir şey görmüyor, öfkem dinmiyor, bu nasıl olabilir ki diyorum? Netice? Çok nadiren işleri geriye döndürebiliyorum, düzeltiyorum. Üstüne üstlük, haklıyken haksız olup insanların antipatisini de kazanıyorum. O kadar sustum ki artık susamayacağım gibi hissediyorum. Elbette buradaki yanlışı ben de görüyorum ama tutamıyorum. Okulda da buna benzer bir şey oldu. Hakkımı gaspeden insanlarla yüzleşemedim, yüzleşmeyi reddettiler. Benimle birlikte haksızlığa uğrayan arkadaşım da bozuldu ama kabullendi durumu. Sadece ‘Allah’a havale ediyorum’ dedi ve onun için burada bitti olaylar. Benim için bitmedi, içim durulmadı.Sonra arkama baktığımda, insanların benden ciddi manada korktuğunu farkettim.Sadece bir yüzleşme istemiştim aslında. Konuştum konuştum cevap alamadım bence böylece biraz da delirdim:) Neyse, geldiğim noktada biraz daha yazmalı, kendimi böylece iyileştirmeliyim. Belli ki ‘Allah’a emanet ‘ bana yeterli gelmiyor.
11 Aralık 2021 Cumartesi
30 Kasım 2021 Salı
Sevgi Soysal aşkına
14 Ekim 2021 Perşembe
Okuldan geliyorum ve uzun uzun duvarlara bakıyorum. Bir buçuk senedir fiziksel olarak okula gitmeyince beni ne kadar yorduğunu da unutmuşum. Online hiçbir şey çocuklar için devam ettirilemez bana kalırsa. Ekran karşısında iletişime güç katan her şey yok oluyor;çocuklar için. Yüz yüze daha çarpıcı, eli yüzü gözü farklı hareket ediyor, ayak sallıyor bambaşka bir şey demek istiyor. Öğrendi mi öğrenmedi mi kendine güvensiz mi hissediyor, kıskanıyor mu arkadaşını, rekabet mi ediyor? Bunların hiç biri anlaşılmıyor ekrandan.Çocuklar bana yahep ya hiçci olmamayı öğretiyor. Minik minik öğrendikleri her şey ortaokul eğitimleri sonunda bir yere kavuşuyor, büyük bir şey oluyor amma lakin tamamlanmış mı elbette hayır; zaten tamamlanma ne kadar mümkün olabilir? Onları izledikçe her şeyin bir anda olmayacağı,yavaş yavaş, bazen adımsız bazen 10 adım…Kendi potansiyelini farkedemeyen öğrenciyi itiyorum bazen. Ben görüyorum hadi sen de gör diye. Olmuyor, hazır değilse imkansız bunu görmesi.Korkular içinde oluyor. Zaten çalışsam da ne olacak ki diyor…İkna etmek imkansız. Kaygı içinde izliyor etrafı, acaba yetkin olmadı belli olursa ne yaparım diye.Oysa ki tam da olması gerektiği yerde olması gerektiği durumda. Ya da gereklilikleri öylece kenara bırakalım, tek kelimeyle şahane!
Hayatın güzelliği artık farkediyorum minik minik şeylerde. Kimseden alkış beklememek, bu küçük şeyleri gerçekten sevdiğim için yapmakta. Alkış bekleyen ama alamayan her şey koca bir hayal kırıklığı oluyor. Hayatın anlamını bulmuş sevgi pıtırcığı değilim ama şu kadarcığı da biliyorum artık. Kendi içimde minik minik övgü beklemeden ilerlemek mutlu olmak istiyorum. Güneşli öylesine bir gün. Mükemmel hissediyor da değilim .Dünyaya da mutlu olmak için gelmiyoruz.
3 Eylül 2021 Cuma
Güle güle bir olmak
Nasıl bir yaz geçti başımdan , başımızdan? Kötü haberlerin sonu gelmedi. Şu ana kadar hep korunduğumu hissedersim tüm kötülüklerden, bu yaz bu güçlü ve içi sükunet dolu hissim kayboluverdi.Ne yapalım! Sevdiklerimle arama mesafe koyduğum bir yaz oldu. Artık sevmediğimden ya da daha az sevdiğimden değil. Aklım bol bol karıştı, bir uykuya daldım bir uykudan uyandım.Kendimi aynı yerde buldukça delirdim. Ne kadar çok insan tanıdığıma şaşırıp, herkesin bir derdi olduğuna da kanaat getirip bastım gaza. Tanıdığım biri öldü. Çok üzüldüm. Belki hayatımda bir kere gördüğüm biri ama güzel yaşamak için çırpınan biriydi ve hayata hep gülümserdi. Cidden böyle insanlar da varmış dedirtti. Genç öldü. Hayatı seven insanların ölümü bana daha da bir koyuyo. Acaba diyorum bunlar hayatı bizden daha çok sevdiklerinden bizim iki katımız gibi mi yaşamış oluyorlar? Vallahi şu saçma mantıkları da buraya yazmaya utanmıyorum. Bir kız var yine böyle blog yazıyo. Bik bik sürekli şikayet. Öyle bir fenalık getiriyor. Oradan kendime geleyim, işte o kızın bir benzeri ben:) İlk önce ona indirekt olarak da kendime gıcık oluyorum.
Neyse, bu yaz Çıralı’ya gittik. Şahane bir deniz. Sabah 8’de attık kendimizi denize. Bir sabah 7’degün doğumuna da denk geldik. Güzel güzel gün doğumunu izleyenler, pıtır pıtır sessizce kano binmeye gidenler. Güzelce izledim doğumu sonra Olimpos’a doğru yürümeye başladım. Yolda köpekler balık tutanlar tatlı bir sessizlik şahane.
Müziği, denizi, antika fincanları, lambaları, yazmayı,kitapları,anamı,babamı,bazı arkadaşlarımı, güzel havayı ve gülen insanları seviyorum. Gülmek ne güzel bir şey. Kesinlikle daha çok gülmel,i ve gülümsemeliyim.
5 Nisan 2021 Pazartesi
Memelere özgürlük
Büyük memelerim var. Memelerim büyük. Bunları böyle bağır bağıra söylemek yazmak ve barışmak ne zor şey. Daha ergenliğe bile girmeden henüz memelerim büyüme emaresi göstermezken bile aklım çıkardı büyük memeli kadın olmaktan. Mahallede ‘koca memeli Fatma’ vardı mesela. Kadın usulca lakabını kabul etmiş görünüyordu. Kadından bahsederken herkesin yüzünde müstehzi bir gülümse belirir, sanki koca memeli olmadıkları için şükrederler haksız bir gurur duyarlardı. İlkokul 4. Sınıfta memelerimde bir acı hissetmeye başladım. Yanlıştı galiba. Bu kadar erken olmamalıydı. Büyümek istemiyordum. Kendimi o zamana kadar küçük bir kız gibi değil de erkeklerin tüm yaptıklarını yapabilen cinsiyetsiz bir insan olarak görüyordum. Erkekler gibi serserilik yapmak o zaman adlandıramadığım ama şimdi besbelli özgürlük olan o şeyi istiyordum. Memelerim hafif hafif kabarmaya başladı, kızlar kendi aralarında konuşurken utanıyor, hayır benimkiler büyümedi diyor ama onlarınkinin de ne kadar acıdığını duyuyordum. Erken regl olan kızlar arkadaşlarına bunu sır olarak veriyordu. Bu sır bir şekilde gevşek ağızlı birinin ağızında düşmüşse büyük bir hayretle yayılıyor, en son sır sahibinin kulağına giderek kızın sırasında ağlamasıyla bitiyordu. Meme, regl felaketimdi. Arkadaşlarım bu sırlarını benle paylaştıklarında nasıl saklayacağımı bilemiyor bu sırrın altında eziliyordum. Abartma demeyin, benim büyümem böyleydi.
Zaman geçtikçe, memen büyüyünce sokağa çıkamazsın yazılı kurallarını da anlayınca bu halimle barışmayı denedim ,olmuyordu. Aynada bakamıyor dokunamıyordum.
Ben barışamadıkça çevremdekilerden daha çabuk büyüyor artık yelekle kolla kendisini saklamak zorlaşıyordu. Çok çok utanıyordum. O dönem büyük memeli olma derdinde olan kızlar da vardı ama ben öyle değildim.
Bir gün bir dergide bir arkadaşımın annesi dergiye baktığımızı görünce, büyük memeli kadını gösterip, sizinkiler de öyle olursa görürsünüz, çok da bakmayın dedi.
Sonra orta 3 ün başında regl oldum. Yine inanamadım. Paylaşamadım. Annemden gördüğüm kadarıyla başımın çaresine bakmaya başladım. Çok ağır geliyordu tüm bu değişimler. Memem önüne geçemediğim şekilde büyüyordu. İşte ben de koca memeli olmuştum. Korktuğum başıma gelmişti. Kendisinden önce sarkacağı haberi geldi. Annem o kadar habersizdi ki tüm bu içimdeki kargaşadan, bir sutyen almayı akıl edemedi. Kendime sutyen dikmeye karar verdim, beceremedim.
Lise hazırlığa geçmiştim. O yaz annem herhalde regl oldun galiba diyerek bir paket orkid koydu dolabıma. Bu kadar!Oysa regl olalı bir yıl olmuştu. Rahatladım. Benim için bir pasaporttu sanki bu. Tamam geç, orkid alma hakkını elinde bulundurabilirsin.
Sonra çevremdeki kız arkadaşlarım ne güzel memelerin var, sarkık değil dedikçe şaşırdım. Meme nasıl güzel olabilirdi, bana göre saklanmalıydı.O yaz bikinileri rafa kaldırıp uzun bir mayo giyme sürecine evrildim. Lisede beni hep formayla görmeye alışkın Türkçe öğretmeni, dışarıda serbest kıyafetle görünce gözlerinin mememe dikmiş ,ooooooo bu ne güzellik deyip elleriyle memelerini kavrama işareti yaptığında memelerimi erkeklerden özellikle de onlardan saklamam gerektiğini farkettim. Bu daha sonra sıra halinde erkek sınıf arkadaşlarımdan, çalışma arkadaşlarımdan gelince memelerime fora diyemedim.
40 yaşındayım. Memelerimi seviyorum nice alıp vermeler, terapiler sonucu. Aslında memelerimi değil elbette kadınlığımı sevmek istiyorum. Bu kadar nefret yetmez mi?