Okulun birmesine son bir hafta. Mide ağrım okul kelimesini duyunca daha çok artıyor gibi geliyor. Mide demeyelim de reflü diyelim. Bazı şeylere ve insanlara karşı içimde kesinlikle durduramadığım bir öfkem var. Artık özrü de kimseden esirgemiyorum. En çok da uğraşmak istemediğim insanlardan. Cidden o ruh halinin içinden çıkmak, laf anlatmamak, kendimi savunmak bile istemiyorum. Yeter ki kurtulayaım. Sonrasında da beni boş yere uğraştıran ,üzen bu insana saygı duymuyorum. Bir konuda zaten kırk kere düşünüyorum haklılığımı haksızlığımı.
Bu hafta öğrencim Ann geldi İstanbul’a . Sabahları kendi tarihi yerleri müzeleri gezdi. Ben de onun tek gidemeceği yerleri gezdirdim, Türkçe konuştuk. Güzel geçti. Kitap okudum, ve bugün nihayet uzun uzun uyudum. Geçen hafta bir Fransız öğrencim evlatlık olduğu çocuğundan bahsetti. Çok tatlı bir insan. Ketum da biri. Bana bunu anlatınca, özellikle havaalanındaki bir andan, zaten ortadüzey depresyon teşhisi almış biri olarak ağlamamak için kendimi zor tuttum. Ağlamadım, çok yumuşadı ortam , anlatması zor huzur dolu bir an oldu. Adama sıkıca sarılmak falan istedim. Tabii onun bu anı anlaması o kadar imkansız ki… Benim arabesk duygularımı anlamasına imkan yok. Olayın backgrounduna pek deyinemiyorum tabii. Onları bilmeyince de biraz tuhaf kaçabilir benim hislerim. Neyse, şu dersimiz bir an önce gelse de uzun uzun konuşsak diyordum ki ders ertelendi. Nedense hep böyle oluyor. Bir şeyi ne kadar istersem o anda, bu dünyanın en eğlenceli şeyi olmayadabilir, hop o gün bir ertelenme. Çok denedim bunu. Vardır hayatın bir bildiği herhalde.
Ne kadar çok insan tanıdım. Haarika hikayeleri olan insanlar. Anlattıklarını kadarını biliyorum elbette. Şu sıra instagramda diyor ya bir insana verilen en cömert hediye onu dikkatle dinlemektir. Buna katılıyorum. Kuzenim sen insanları o kadar dikkatle dinliyorsun ki insanlar susmadan konuşuyor diyor. Herkesi dinleyemiyorum gerçi. Okuldaki öğrencilerimi de dinlerim. Genel de enteresan şeyler anlatırlar. Özellikle 5. Sınıftaki öğrenciler, henüz anne babadan çok etkilenmemişlerse çok özgün anlatım biçimleriyle dikkatimi çekerler. Anlatmışımdır burada yıllar evvel belki Bir öğrencim sabahtan akşama kadar salıncakta sallanan, ve hayvanlarla çok iyi bir dostluğu olan dedesinden bahsetmişti. Adamın akıbetini o kadar merak ediyorum ki öğrencim de anlattığın da ağzım açık dinlemiştim. Dedesinin salıncaktan torunları için bile kalkmadığını ve köyden biraz uzaklaştığında tüm hayvanların nasıl da ağladığından bahsetmişti.
Bu aralar instagrama da dadandım. Herkes ne mutlu! Şaka bir yana bazı insanları mutlu görünce öyle mutlu hissediyorum ki dua bile ediyorum. Hep böyle gitsin diye. İmalı konuşan birkaç kişiyle artık pek de görüşmediğim için aşırı mutluyum. Feleğin çemberinden geçmiş bir insan hala saf olabilir mi? Retorik bir soru. Kafam çok karışık olduğu için yazmak istedim.